25 Kasım 2014 Salı

Sabit Diskler ve Dosya Sistemleri

Sabit Diskler ve Dosya Sistemleri



            Sabit diskler fiziksel olarak, silindir, sektör ve izlerden oluşur. Adli bilişimin konusu olan verinin disk üzerinde nerede ve ne şekilde bulunduğunun en somut açıklama­sı, disk ve dosya sistemleri yapısını anlatan bilginin içinde yer almaktadır. Dosya sisteminin farklı işletim sistemleri ile nasıl çalıştığının anlaşılabilmesi için, bir kayıt aracı olan disk üzerindeki fiziksel organizasyonun yeterince bilinmesi gerekir. Sa­bit diskler birden fazla mantıksal disk bölümüne sahip olabilirler. Mantıksal olarak "birincil" ve "uzatılmış" bölümlere ayrılarak kullanılırlar. Disk üzerinde aynı anda sadece bir bölüm aktif (başlatılabilir) olarak seçilebilir. Disk ya da disk bölümleri, belirlenen dosya sistemi ile biçimlendirilerek üzerine veri yazılabilir hale getirilir. Dosya sistemi, verilerin sabit disk üzerinde nasıl yerleştirileceğini ve işletim sistemi tarafından ihtiyaç duyulduğunda/istendiğinde nerede bulunacağını belirleyen sis­temdir. Adli bilişim sürecinde, silinen ya da gizlenen dosyaların dosya sistemine bağlı olarak nerede ve ne şekilde bulunacağının bilinmesi, bu tür verilerin tekrar elde edilebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.
            İşletim sistemi, kullanıcı ile donanım arasında bir arayüz görevini üstlenmektedir. Dosya sistemi, verilerin disk üzerine nasıl oluşturacağı, sileceği, değiştireceği ve okuyacağını işletim sistemine bildirir. İşletim sistemi tarafından sabit disk üzerinde oluşturulan sanal bellek alanları da, adli incelemelerde önemli bulgu ve dosyaların elde edildiği alanlar arasında yer almaktadır.
6.1 Disk Geometrisi ve Disk Üzerine Veri Yazma İşlemi
            Bilgisayarlar ve üzerinde veri bulunduran birçok elektronik cihaz (kamera, mp3 çalar vb.) üzerinde kullanılan sabit disklerin temel görevi, sayısal bilgileri kalıcı ve düzenli olarak depolamaktır. Sabit diskler üzerine kaydedilen veriler silinmediği ve sabit disk manyetik alan gibi dış etkilere maruz kalmadığı sürece disk üzerinde kalmaya devam eder. Disklerin diğer depolama birimlerine oranla daha hızlı, daha fazla veri depolama kapasitesine sahip ve maliyeti daha düşük depolama birimi olma özelliği, kullanım alanının çok geniş olmasına ve buna bağlı olarak adli bilişim uz­manlarının temel odak noktası haline gelmesine neden olmaktadır. Sabit diskler, bil­gisayar üzerinde dijital delillerin en fazla bulunduğu kaynaklardır.
            Sabit diskler, verilerin depolandığı ve disk kapasitesine bağlı olarak sayısının değiş­tiği plaka, okuma-yazma kafaları ve plakaları hareket ettiren disk motoru ve kontrol kartı bileşenlerinden oluşurlar.
            Verilerin üzerinde bulunduğu disk plakaları, kapasite ve kullanım alanına bağlı ola­rak alüminyum, seramik veya cam maddeden yapılırlar. Plakaların ısı direncinin yüksek olması istenen disklerde cam tercih edilmektedir. Fakat camın kırılganlığını azaltmak amacıyla belirli oranda içerisine seramik karıştırılır. Manyetik duyarlılı­ğı bulunmayan plakaların üzeri, kobalttan oluşan manyetik bir film ile kaplanır ve ayrıca üzerine kafa çarpmalarına karşı koruma tabakası yerleştirilir. Low-level for-matlama işlemi sonrasında plakalar üzerinde bilgilerin depolanacağı iz ve sektörler oluşturulur ve disk üzerindeki başlangıç/bitiş noktaları belirlenir. Plakalar her iki yüzeyine yerleşmiş okuma-yazma kafalarının arasında belirli bir hızda (5400, 7200, 15000 RPM Revolutions Per Minute gibi) ve tek yönlü olarak dönerler. Okuma-yazma kafaları disk üzerinde hareket ederek ve CHS yapısını kullanarak, verinin bulunduğu adrese ulaşırlar.
            Disk üzerine veri yazmak için yapılan adresleme işlemi, sabit disk üzerinde silindir (iz), kafa ve sektör numarasına bağlı olarak yapılır. Silindir, kafa ve sektör numara­larının ve ilave olarak 521 byte değerinin çarpımı (C x H x S x 512 bytes), toplam disk kapasitesini oluşturur. Bu yapıya, CHS (Sectors-Heads-Cylinders) adı verilir. Örneğin, 1024 silindir, 256 kafa ve 63 sektör içeren bir sabit diskin kapasitesi, 8.4 Gb (1024 x 256 x 63 x 512 bytes = 8455716864 bytes => 8455716864 bytes /1024 bytes /l 024 bytes = 8.4 Gbytes) olarak hesaplanır.



Sabit disk üzerinde yer alan kafa, iz sektör ifadeleri kısaca şöyle açıklanabilir:
6.1.1  Silindir (İz)
            Sabit disk plaklarının her iki yüzeyinde, birbirini kesmeyen halkalardır. Silindir ve iz deyimleri şekilden de anlaşılacağı gibi farklı olmasına karşın, aynı anlamda kul­lanılması da yanlış olmayacaktır. Çünkü silindirin alt alta gelen izlerden oluştuğu varsayılan yapı olduğu için aynı sayıyı vermektedir. İz ve sektörler düşük seviyeli (low-level) formatlama sonrasında oluşturulur.
6.1.2  Kafa
            Sabit disk plakalarının her iki yüzeyinde de bulunur ve okuma-yazma işlemi yapar. Plaka yüzeyine temas etmeden, manyetik polarizasyon yöntemiyle okuma-yazma işlemi yapmaktadır. Plaka ile okuma-yazma kafası arasında 0.05-0.07 mm boşluk bulunur. Bütün kafalar birbirine bağlı olduğu için, hepsi aynı anda aynı silindir üze­rinde yer alır. Buna bağlı olarak, performans kaybı olmaması için, bir iz dolduğu anda aynı plaka üzerinde başka bir iz değil, aynı silindir üzerinde bulunan başka bir iz kullanılarak veri yerleştirilir. Okuma-yazma yapmadığı ve üzerinde elektrik olma­dığı zamanlarda plaka üzerinde bulunmayıp, "Landing Zone" adı verilen bekleme bölümüne çekilirler.1
6.1.3  Sektör
            İzlerin dilimlenmesi ile oluşan ve işletim sisteminin veri yazma işlemi yapabildiği en küçük alandır. Her sektör, üzerinde 512 byte bilgi içerecek büyüklüğe sahiptir. Dosya sistemleri içerisinde sıkça adı geçen ve adli bilişim açısından da önem ta-şıyan "cluster" ise, bir grup sektörün (İki veya daha fazla) birleşmesi ile meydana gelir. Dosya sistemi sektörlerin tamamını bir seferde toplayamaz. Program ve ve­rileri cluster içinde toplar. Cluster, her defasında birlikte okunan ve birlikte yazılan sektörler kümesidir. (1 Henkoğlu, Türkay (2007))
            Sabit disklerin içyapısında, genel itibariyle elektronik kontrol kartı ve mekanik kı­sım bulunur. Elektronik kartın temel görevi, sabit disk motorunu harekete geçirmek, verilerin disk üzerinde nerelere ve nasıl yazılacağı konusunda yönetimi sağlamak ve veriler üzerinde yapılacak her türlü işlem için gerekli veri yolu haberleşmesini sağ­lamaktır. Diskin yönetimi, işletim sistemi üzerinde bulunan "disk operating system" tarafından yapılır. İşletim sisteminin sabit diske bilgi okuma/yazma isteğinin kayıt-çılardan disk kontrol kartına gönderilmesi intl3h ile yapılır. INT13h, BlOS'ta diske ulaşımı sağlayan kesilmedir.2 Başka bir ifadeyle, disk üzerinden yapılacak işlemler, BIOS düzeyinde 13 numaralı kesilme adresi kullanılarak yerine getirilir.
            İşletim sisteminin başladığı nokta, CHS=001 noktasıdır. Dosya sistemi oluşturulma­dan önce, zorunlu olarak disk bölümleri oluşturulur. Diskin ilk sektöründe, MBR (Master Boot Record) bulunur. MBR üzerinde, sabit diskin nasıl bölümlendirildi-ğine dair bilgileri içeren ve işletim sistemine bunu anlatan bölüm tablosu yer alır. Bölüm tablosundaysa, her bölümün ilk ve son sektörüne ait bilgiler yer alır.3 Disk bölümleri oluşturulduktan sonra, oluşturulan disk bölümleri herhangi bir dosya sis­temi kullanılmak suretiyle formatlanır.
            Disk yapısı içerisinde adli bilişim açısından önem arz eden alanlardan biri de, disk üzerinde bulunan ilk silindirdir. Disk üzerinde bulunan ilk silindir, disk geometrisi ve disk üzerinde bulunan bozuk sektörlerin adresleri gibi bilgileri üzerinde bulun­durmaktadır. Bu alanda yapılacak işlemlerle, disk üzerinde belirli bir alan bozuk sektörlerin bulunduğu alan olarak işaretlenmek suretiyle, bu alanlara yerleştirilen bilgiler işletim sisteminden gizlenebilmektedir. Bu tür alanlara sıradan adli bilişim yazılımlarıyla erişmek de mümkün olmamaktadır. İlk silindir ve disk POST alanına erişim için, Anadisk1 ve BXDR5 gibi özel programlara ihtiyaç duyulmaktadır. (
6.2 Fat (File Allocation System) Dosya Sistemi
            FAT dosya yapısı, MSDOS işletim sistemi ile birlikte yaygın olarak kullanılmaya başlamış ve Windows işletim sistemlerinin ana dosya sistemi olmuştur. FAT dosya sisteminin, FAT 12, FAT 16 ve FAT32 isimleriyle üç farklı modeli farklı zamanlarda kullanılmıştır. FAT 12 ile FAT dosya sisteminin temelleri atılmış ve disketler üzerin­de kullanılmıştır. FAT 16, MSDOS işletim sistemi ve Windows işletim sistemlerinin ilk sürümlerinde yaygın olarak kullanılmış ve daha sonra ihtiyaçları karşılayamadığı için NT tabanlı işletim sistemlerinde de daha işlevsel bir dosya sistemi olarak ge­liştirilen FAT32'ye yerini bırakmıştır. Windows 98 işletim sistemi sonrasındaki ilk dönemlerde, Windows Server işletim sistemlerinin boot bölümü FAT dosya sistemi, verilerin yer aldığı bölümler NTFS dosya sistemi ile formatlanmıştır. Bunun başlıca nedenleri, o dönemde açılış disklerinin NTFS dosya sistemini tanımaması ve sis­tem kurtarma işlemlerinin FAT dosya sistemi üzerinde daha kolay yapılabilmesiydi. FAT32'nin günümüzde en yaygın kullanım alanı USB depolama birimleridir.
FAT16'nın başlıca kısıtlamaları şunlardır:
   En fazla 65536 dosya alabilir.
   FAT 16 üzerine kopyalanan her dosyanın boyutu en fazla 4 GB olabilir.
   Cluster boyutunun fazla olması nedeniyle, disk alan kaybı fazladır.
   Veri güvenliğine yönelik herhangi bir tedbir alınmamıştır. FAT dosya sistemi içeren bir disk veya disk bölümü üzerinde bulunan bilgileri, bilgisayara erişim sağlayan herkes okuyabilir.
            FAT32 dosya sistemi 2 TB a kadar olan sabit disk bölümlerinin kullanılabilmesine olanak sağlarken, 32 GB'a kadar olan bölümleri formatlayabilir. Cluster boyutu daha küçük olduğu için, disk alanını daha verimli kullanabilmektedir. Veri koruma özel­liği FAT16'ya nazaran daha gelişmiştir. Tek parça halinde 4 GB'a kadar olan dosya­ların kullanımına izin verir. Fakat büyük boyutlu dosyalara erişim hızı yavaştır. Disk üzerindeki verilerin parçalanması/dağılması arttıkça FAT32'nin performansında hissedilir derecede düşme olabilir. FAT dosya sistemi üzerinde bulunan dosyalar ile ilgili olarak, dosya ismi, özelliği, ne zaman oluşturulduğu, ne zaman erişildiği ve de­ğiştirildiği hakkında herhangi bir bilgi yer almamaktadır. FAT üzerinde, sadece han­gi clusterların boş olduğu ve erişilen dosyanın hangi clusterlar içinde yer aldığı (her cluster içinde bir sonraki cluster bağlantısını içeren bilgi) bilgilerini tutulmaktadır.
            FAT dosya sistemlerinin türüne bağlı olarak hangi Windows işletim sistemleri tara­fından kullanıldığı ve maksimum kulanım alanı büyüklüğü, Tablo 6.1'de yer almak­tadır.
Tablo 6.1 FAT dosya sistemini kullanan windows işletim sistemleri

İşletim Sistemi
Varsayılan Dosya Sistemi
Kullanılabilecek Maksimum Alan
MS-DOS
FAT 12
8 MB
Windows 3.1
FAT 16
4 GB
Windows 95
FAT 16
4 GB
Windows 98
FAT32
32 GB
            FAT dosya sistemi, analiz için en elverişli olan dosya sistemidir. Linux üzerinde ça­lışan adli bilişim yazılımları dahil olmak üzere, analiz için kullanılan tüm yazılım­lar FAT dosya sistemini desteklemektedir. Ayrıca, FAT32 ile formatlanmış bir disk üzerinden silinmiş dosyaların yeniden elde edilmesi de (boot sector üzerine veri yazılmış ya da fiziksel olarak zarar görmüş olsa dahi) daha kolaydır.
6.3 NTFS (New Technology File Sytstem) Dosya Sistemi
            NTFS, Windows NT işletim sistemleri ile (ilk olarak 1993 yılında NT 3.51) kullanıl­maya başlamış ve işletim sistemlerinin gelişim sürecine bağlı olarak güncellenmiştir. NT3.51 ve NT4.0 işletim sistemlerinde, vl.O, vl.l ve vl.2, Windows 2000 işletim sisteminde v3.0, Windows XP, Windows Server 2003 ve Windows Vista işletim sis­temlerinde v3.1, daha sonrasında ise v4.0, v5.0 ve v5.1 sürümleri kullanılmaktadır.
            NTFS dosya sistemi, verilerin disk üzerindeki yerleşim bilgilerini takip etmek için FAT dosya sisteminde olduğu gibi bir dosya yerleşim tablosu tutmaz. Onun yerine, dosya sisteminin yönetimini sağlayan, veri bilgilerini içeren ve dosya bazında izinle­rin tutulduğu MFT (Master File Table) yapısını kullanır. NTFS, yedekleme amacıyla MFT'nin bir kopyasını disk üzerinde bulundurur. NTFS dosya sistemi üzerinde bu­lunan bir dosyanın silinmesi halinde, gerçekte dosya silinmemekte ve sadece MFT üzerinde o dosyaya ait cluster'ın kullanımda olduğu bilgisi silinmektedir. NTFS dos­ya sisteminin başlıca özellikleri şunlardır6:
    256 TB a kadar olan sabit diskleri formatlayabilir.
    16 TB'a kadar olan dosya büyüklüğünü tanıyabilir.
    Cluster boyutu küçük olduğu için disk alanını daha verimli kullanır.
    Dosya ve klasörleri sıkıştırma ve şifreleme özelliği bulunur. Fakat bir dosya hem sıkıştırılmış hem de şifrelenmiş olamaz.
    Üst seviyede bir güvenlik için, dosya ve klasörlere kullanıcı bazında erişim ve kullanım yetkisi verilebilir.
   Dosya ve klasörler üzerinde yapılan tüm işlemlerin kaydı tutulabilir/izlenebilir.
   FAT16 ve FAT32 dosya sistemlerini de desteklemektedir.
   Dosya bozulmalarına karşı kendi içinde koruma ve otomatik olarak onarabilme özelliğine sahiptir. Bölüm yapısı bozulduğunda/silindiğinde, NTFS bu yapının yeniden oluşturulmasını/kurtarılmasını sağlayabilir.
   Bölüm veya birim büyüklüğünün artışına bağlı olarak, FAT dosya sisteminde olduğu gibi performans kaybı oluşmaz.
   Ağ kaynaklarının görüntülenmesi ve denetimini sağlayan Active Directory'nin kullanımı için NTFS dosya sisteminin kullanımı zorunludur.
Disk kotası koyma desteğiyle, kullanıcıların disk üzerindeki ihtiyacı esas alına­rak alan tahsis edilmesini sağlanabilir. (6 http://windows.microsoft.com/tr-TR/windows7/Comparing-NTFS-and-FAT32-file-systems )
6.4 EXT2/EXT3 Dosya Sistemleri
            EXT2 (Second Extended Filesystem) ve EXT3 (Third Extended Filesystem), Linux işletim sisteminin kullanımı için geliştirilmiş dosya sistemleridir. EXT2, EXT3 un geliştirilmesi ve yerini alması sürecine kadar, birçok Linux işletim sisteminin ana dosya sistemiydi. Bu yüzden EXT3, geriye dönük olarak EXT2 ile tamamen uyumlu olacak şekilde geliştirilmiştir.
            EXT2 dosya sistemi ilk defa Linux çekirdeği içinde bütünleşmiş olarak yer alan dos­ya sistemidir. EXT3, Linux işletim sistemleri ile birlikte kullanılan bazı dosya sistem­lerinden (JFS, ReiserFS ve XFS gibi) performansı daha düşük olsa da, EXT2 dosya sisteminden yükseltme işlemi esnasında yedek almaya ihtiyaç duyulmaması ve daha az işlemci gücüne ihtiyaç duyması nedeniyle daha kullanışlı bir dosya sistemidir. EXT2 ve EXT3 dosya sistemlerinin başlıca özellikleri şunlardır:
   255 karaktere kadar olan dosya isimlerini destekler.
Blok büyüklüğüne bağlı olarak (8KB), maksimum 2 TB büyüklüğünde dosya ve 32 TB disk alanı desteği sunmaktadır. Blok aralığı büyüdükçe desteklenen maksimum disk ve dosya büyüklüğü artmaktadır. Bu durum sabit disk okuma/ yazma kafasının dosyalara daha kolay ulaşarak performansın artmasına da se­bep olmakta, fakat diskin verimli kullanımını olumsuz etkilemektedir.7                   (7 http://tldp.org/HOWTO/Filesystems-HOWTO-6.html)
   FAT ve NTFS dosya sistemlerinden farklı olarak, EXT2/EXT3 dosya sisteminde sürücü ismi kullanılmaz.
   EXT3 dosya sistemi, EXT2 dosya sisteminin bütün özelliklerini taşımakla bera­ber, ilave olarak günlükleme/kayıt tutma (Journaling) özelliğine sahiptir. Günlük tutma işlemi veritabanı yapısına benzemektedir. Bu sayede, herhangi bir sistem arızasının (Yerel bilgisayar üzerinde ya da paylaşıma açılmış uzak nok­tadaki bir bilgisayar olabilir) kurtarma işlemi ile giderilmesi daha kısa sürede sağlanabilmektedir.
• Linux işletim sistemi üzerinde, EXT2/EXT3 dosya sisteminin kullanımı ile be­raber bir ağaç yapısı oluşturulmuştur ve tüm bağlantılar kök (root) üzerinde bir dal şeklinde bulunur. Ayrıca, Linux için özel bir alan olan ve sanal bellek gibi işlev gören takas alanının (Swap) kullanılması, yapı olarak da FAT ve NTFS'ten ayrılan özelliklerinden biridir. Takas alanı, disk üzerinden ayrılan bir bellek alanı olarak tanımlanabilir. Ana belleğe sığmayan veriler, işletim sistemi tara­fından takas alanının ana bellek gibi kullanılması ile işlenir. Sabit diskin yazma hızının düşük olması nedeniyle performansı ana bellekten daha düşük olan ta­kas alanının Windows işletim sistemlerindeki karşılığı "pagefile.sys" dosyasıdır.
            Ext3 dosya sistemi ile Linux üzerinde uygulanabilecek 3 günlükleme (kayıt tutma) seviyesi vardır":
Journal (Düşük riskli)
            Veri dosya sistemine yazılmadan önce, meta bilgisi ve dosya içeriği günlüğe yazılır. Bu işlem yöntemi verinin iki defa yazılması anlamına gelir ve performansı olumsuz etkilediği düşünülebilir. Fakat günlük disk üzerinde sürekli devam eden bir yapıda olduğu için, ön bellek gibi çalışır ve bazı durumlarda performansı arttırır.
Ordered (Orta riskli)
            Orta riskli seviyede sadece meta verileri günlüğe yazılırken, dosya içeriği günlüğe yazılmaz. Fakat meta verileri ile ilişkili dosya içeriğinin diske yazılması, meta veri­lerinin günlüğe işlenmesinden önce gerçekleşir ve garanti edilir. Bu seçenek birçok Linux dağıtımında varsayılan olarak gelmektedir.
MVriteback (Yüksek riskli)
            Yüksek riskli seviyede sadece meta verileri günlüğe yazılırken, dosya içeriği günlüğe yazılmaz. Günlük içerisinde meta verileri ile dosya içeriği arasında herhangi bir ilişkilendirme bulunmadığı için, problem çıkma olasılığı daha yüksektir. Çünkü dos­ya içeriği, günlük güncellenmeden öne veya sonra yazılmış olabilir. Örneğin dosya içeriği yazılmadan hemen önce günlük değişirse, günlükteki kayıt ile diskteki veri farklı yapıda olacaktır. Bu durumda günlük kurtarması yapıldığında, dosyaların eski sürümleri ortaya çıkacaktır. Bu yöntemde günlük içerisinde meta verileri ile dosya içeriği arasında herhangi bir ilişkilendirme yapılmamasının sebebi, performansı en üst seviyeye çıkartmaktır.(8http://en.wikipedia.org/wiki/Ext3)
6.5 Silinen Verilerin Dosya Sistemi Üzerinden Kurtarılması
            Silinen dosyalardan kast edilen kavram, normal silme işlemi ile çöp kutusuna gön­derilmiş dosyalar değil, kullanıcı ya da işletim sistemi trafmdan artık erişilmesi mümkün olmayan, fakat dosya sistemi üzerinde varlığı devam eden dosyalardır. Sili­nen dosyaların kurtarılarak analizinin yapılması, adli incelemelerde gerçekleştirilen öncelikli ve önemli işlemlerden biridir. Şüpheli disk üzerinden imaj alma işlemi ön­cesinde silinen dosyalar, şüpheli tarafından gizlemeye yönelik olarak yapılan işlem­lere dair önemli ipuçlarına ulaşım kaynaklarıdır. Bir adli inceleme esnasında silinen dosyaların kurtarılma işleminin ve kurtarılan dosyaların analizinin yapılmaması, in­celemenin eksik yapıldığı ve çok önemli delillerin elde edilemediği düşüncesini çoğu zaman haklı çıkarmaktadır. Günümüzde kullanılan adli bilişim teknikleriyle, silinen dosyaların tekrar elde edilmesi zor ve karmaşık işlemler arasında yer almamaktadır.
            Dosya sistemleri geliştirilirken, birçok faktör göz önüne alınmaktadır. Bunlardan en çok ön planda tutulan faktör kullanım hızıdır. Temel olarak bir dosyanın silme iş­leminin yapılması esnasında iki farklı yöntem kullanılabilir. Bunlar, var olan verinin üzerine bilgi yazarak silme işlemi ve dosya yerleştirme tablosu üzerinde dosyanın si­linmiş olarak işaretlenmesi teknikleridir. İşlem hızı daha yüksek olduğu için, hemen hemen tüm dosya sistemlerinde dosya silme işlemi ikinci yöntemin kullanılması ile gerçekleştirilmektedir.9 Bu yüzden, işletim sistemi ve kullanıcı tarafından erişileme-yen ve tamamen silindiği düşünülen dosyalar, gerçekte sadece erişim adresi silinmiş olarak dosya sistemi üzerinde varlığını sürdürmektedir. Adli incelemelerde silinen dosyaların tekrar elde edilmesi, dosya sistemlerinin bu şekilde tasarlanmış olması nedeniyle kolaylıkla gerçekleştirilebilmektedir.
Her dosya sistemi, silinen dosyaları farklı yöntemlerle işaretlemektedir. Örneğin, FAT dosya sisteminde, listede yer alan dosya isminin ilk karakteri    "F5" ile işaretle­nir. Dosya isminin ilk karakterinin "F5" ile işaretlenmesi, işletim sistemi tarafından bu dosyanın yok sayılacağı ve dosya sistemi üzerinde yerleşmiş olduğu alanın (Clus-ter) işletim sistemi tarafından yeniden kullanıma açık olduğu anlamına gelmekte­dir. NTFS dosya sisteminde ise, silme işlemini yansıtacak şekilde, MFT üzerinde yer alan bilgilerde değişiklik yapılır. NTFS üzerinde bir dosya silindiğinde, MFT üzerin­de dosya ile ilgili "IN_USE" işareti kaldırılır.
            İşletim sistemi üzerinden silme işlemi gerçekleştirilerek FAT/NTFS dosya sistemi üzerinde ilk karakteri "F5" ile işaretlenmiş veya MFT üzerinde "IN_USE" işareti kaldırılmış bir dosyanın adli bilişim yazılımı üzerindeki görünümü Şekil 6.2de yer almaktadır.(9 Philipp, Aaron Cowen, David - Davis, Chris (2010))

            Adli bilişim yazılımları, FAT ve MFT tablolarını otomatik olarak taramaktadırlar. Dosya ismi, özelliği ve içerdiği veriler, dosyanın bulunduğu dosya sistemi alanı üze­rine başka bir veri yazma işlemi olmadığı sürece varlığını korumakta ve kayıpsız olarak tekrar elde edilebilmektedir. Silinen dosyaların parçalı olarak elde edilmesi­nin başlıca nedenleri, dosyanın bulunduğu alanın bir kısmına yeni verilerin yazılmış olması ya da disk birleştirme işleminin yapılmış olmasıdır.
            Veri/dosya kurtarma deyimi, kullanıcı ya da işletim sistemi trafından artık erişilme­si mümkün olmayan, fakat dosya sistemi üzerinde varlığı devam eden dosyaların, kayıpsız olarak ya da sadece bir parçasının adli bilişim yazılımı ile dosya sistemi üzerinden çıkartılmasını ifade etmektedir. Çıkartılan dosya, çoğu zaman ilk oluştu­rulduğu dosya uygulaması (Örneğin, MS Word Uygulaması) üzerinde açılabilecek niteliktedir. Veri kurtarmak için üretilmiş ve internet üzerinden elde edilebilecek birçok program bulunmaktadır. Fakat adli incelemelerde raporlamanın da önemli olduğu düşünülerek, rapor hazırlama özelliğini üzerinde bulunduran adli inceleme yazılımları, veri kurtarma işlemlerinde de tercih edilmektedir.
            Veri kurtarma işlemleri için, EnCase, FTK ve X-Ways Forensic gibi adli inceleme yazılımları yaygın olarak kullanılmaktadır. Dosya sisteminin FAT ya da NTFS olma­sı, veri kurtarma işlemi ve uygulanan yöntem üzerinde farklılık yaratmamaktadır. EnCase adli inceleme yazılımı ile örnek bir veri kurtarma işleminin adımları aşağıda yer almaktadır:
   Öncelikle, incelenmek üzere teslim alınan adli disk imajı EnCase yazılımı ile açılır/yüklenir.
   EnCase ile otomatik olarak tespit edilen silinmiş dosya seçilir ve dosya bilgisi üzerine sağ fare ile tıklanır.
   Açılan menü üzerinden, Şekil 6.3'de görüldüğü gibi, "Copy/UnErase..." seçe­neği seçilir.


         Seçilen dosyanın kurtarılması için, açılan pencereden "Highlighted File' seçe­neği seçilir. Bu aşamada yapılan işlem, dosyayı silinmiş olarak gösteren işaretin (Örneğin ilk karakterin E5 olması gibi) bir sonraki adıma geçerken dosyanın orijinalindeki ile değiştirilmesidir.
         Bir sonraki pencerede, sadece mantıksal olarak ya da tüm fiziksel dosyanın kur­tarılması ile ilgili seçim yapılır.
          Son olarak, dosyanın sabit disk üzerinde nereye kaydedileceği belirlenir ve dos­ya kurtarma işlemi tamamlanır. Kurtarılan dosya, kaydedildiği alan üzerinden açılarak analizi yapılır.
Dosya Analiz İşlemleri

Dosya analizi aşaması, delilleri ortaya çıkartma ve üzerinde herhangi bir yargıya varma noktasında sonuca gidilen en önemli süreçtir. Adli bilişim uzmanı bu aşa­mada çalışırken, tam olarak disk/dosya üzerinde neyi bulmak istediğini bilmelidir. Dosya analiz işlemleri esnasında izlenen yol, dosyadan yola çıkılarak sonuca ulaşma şeklindedir. Dosya analiz işlemlerinden ve/veya bir dosya üzerinden elde edilebile­cek bilgiler özetle şunlar olabilir:
   Dosyanın oluşturulma, değiştirilme, erişim, zaman ve sahiplik bilgileri gibi standart bilgiler.
   Dosya imzası ve hash bilgilerinin doğruluğu.
   Sistem üzerinde zararlı kodların varlığı.
   Üzerine başka bir dosya gizlenmiş olup olmaması (steganografi).
   Zararlı kodların ya da diğer dosyaların içine gizlenmiş verilerin varlığ.,
   Dosya bütünlüğünün bozulması/değiştirilmesi.
   Silinmiş dosyalar ve silinme zamanı bilgileri.
7.1 Dosya Özellikleri
            Dosya özellikleri işletim sistemi ve kullanıcı tercihlerine bağlı olarak farklılıklar gös­termektedir. Bir dosya, yalnızca okunabilir dosya, arşiv dosyası, gizli dosya, sistem dosyası, kriptolanmış dosya, sıkıştırılmış dosya ve kullanıcı tarafından özel olarak erişimi yetkilendirilmiş dosya özelliği taşıyabilmektedir. Ayrıca dosyanın uzantı ve çalışma şekline bağlı olarak, çalıştırılabilir dosya, veritabanı dosyası, metin dosyası, grafik dosyası gibi gruplandırmalar yapılabilirdir. Yedek alma yazılımlarında sıkça kullanılan "en son alınan yedekten sonraki değişiklikleri yedekleme" seçeneği kullanıldığında, arşiv dosyası olarak işaret­lenmiş olmasına göre yedeklenecek dosyalar seçilmektedir. Yedekleme yazılımı, yedeği alınan her dosya üzerindeki "arşiv" işaretini kaldırmaktadır. Programlar aracılığıyla yeni oluşturulan veya değiştirilen her dosyaya bu amaçla arşiv özel­liği/işareti yeniden eklenmektedir.
• Dosya özelliklerini görmek için (Windows 7, Vista ve XP işletim sistemlerin­de), dosyaya sağ fare ile tıklamak ve "özellikler" seçeneğini seçmek yeterlidir. "Sistem" özelliği ile ilgili değişiklik yapmak için komut satırından işlem yapmak gerekmektedir. Komut satırında bir dosyaya özellik eklemek için "+", dosya­nın herhangi bir özelliğini kaldırmak için "-" parametresi kullanılır. Örneğin, "attrib +h hdd.doc" komutu dosyayı gizli hale getirirken, , "attrib -h hdd.doc" komutu dosyayı tekrar açık hale getirir.
7.2 Dosya İmzaları
Bilinen tüm dosyalar, başlık bölümü içine (dosya binary kodunun en başına) yerleş­tirilmiş bir imzaya sahiptirler.2 Dosya imzaları kullanılmak suretiyle, dosya isim ve uzantısı değiştirilmiş olsa dahi, dosyanın gerçek kimliğine (jpg, doc, xls vb.) ulaşmak ve ilgili programı kullanarak içeriğini görüntülemek mümkündür.
            Dosya imzaları, adli bilişim uzmanlarının dosya incelemesi aşamasında, şüpheli dosyayı ortaya çıkartmak amacıyla kullandıkları en önemli ipuçlarındandır. Varlığı bilinen bir dosyanın, şüpheli bilgisayar üzerinde araştırılarak ortaya çıkartılması, çoğu zaman klasik yöntemlerle arama yaparak ya da silinen dosyaların geri geti­rilmesi ile mümkün olmamaktadır. Dosyanın disk üzerinde gizlenebileceği özel alanları kullanmak dışında, dosya üzerinde değişiklikler (Uzantısının silinmesi gibi) yapılmak suretiyle gizleme yöntemleri de kullanıcılar tarafından kullanılmaktadır. Fakat dosya üzerinde yapılan bu tür değişiklikler, dosyanın kimliğini/imzasını de­ğiştirmemektedir. Bu yüzden, dosya imzalarını incelemek suretiyle bir dosyanın hangi kimliğe sahip olduğunu ve hangi programı kullanmak suretiyle açılabileceğini tahmin etmek hiç de zor değildir. Bu noktada sonuca daha kısa zamanda ulaşma­yı sağlayan husus, analiz yapan uzmanın tecrübesine bağlı olarak dosya imzalarını çabuk algılaması ya da elindeki listeden karşılaştırma hızıdır. EK-l'de yaygın olarak kullanılan dosya imzaları yer almaktadır.


            Şekil 7.1de yer alan dosyanın isim ve uzantısı bilinmemesine rağmen, dosya imza­sından yola çıkılarak yeterli bilgiye ulaşmak mümkün olabilmektedir.' 00H ile 05H satırları arasında kalan seçili bölüm, dosyanın GIF formatında bir resim dosyası ol­duğunu bildiren (GIF89a) dosya imzasıdır. Çoğu zaman bu bilgi dahi sonuca ulaş­mak için yeterli olabilirken, kodların daha detaylı incelenmesi halinde bu dosyanın çözünürlüğü ve renkli/siyah-beyaz olup olmadığı hakkında da somut bilgiye ulaşıla­bilir. Örnek dosyada 06H-07H (F4 00 => 00F4H = 244) ve 08H-09H (73 01 => 0173 = 371) değerleri dosya çözünürlüğü', 13H-14H-15H üçlüsünde bulunan değerler (00 00 00) ile bu grubu izleyen üçlü gruptaki değerlerin (09 10 OA) farklı oluşu renk­li bir dosya olduğunu işaret etmektedir. Şayet dosyada sadece gri tonlar kullanılmış olsaydı, 13H-14H-15H üçlüsünde bulunan değerleri (00 00 00), "01 01 01" ve "02 02 02" gibi üçlü gruplar izliyor olacaktı.
7.3 Kötü Niyetli Kodlarla İlgili Dosya Analizi
            Virüs ve benzeri zararlı kodların neler olduğu, yabancı ve Türk hukuk mevzuatların-daki yeri ve bilişim suçları açısından değerlendirilmesi, "zararlı yazılımlar" başlığı altında detaylı olarak ele alınmaktadır. Dijital delillerin elde edilmesi ve analizi süre­cinde zararlı kodların varlığının tespit edilmesi, meydana gelen sonucun etkilediği hedef kitleyi ve dolaylı olarak analiz sonucunu değiştirmektedir. Bu nedenle, söz konusu araştırma/incelemenin konusu ne olursa olsun, meydana gelen sonuca etki eden bir zararlı kodun varlığı adli bilişim uzmanları tarafından araştırılmalıdır. (3-Sammes, Tony, fenkinson, Brian, 2007- 4-http://easycalculation.com/hex-converter.php)
            Virüs ve benzeri zararlı kodların tespit edilmesi ve temizlenmesi antivirüs program­ları ile yapılsa da, bir bilgisayar üzerindeki suç unsurları araştırılırken çoğu zaman dosya analizi zorunlu hale gelebilmektedir. Bir antivirüs programının zararlı kodu algılayabilmesi için, listesinde zararlı kodun tanımlı olması gerekir. Zararlı kodların antivirüs şirketleri tarafından yazılım listesine dahil edilmesi, bu zararın etkilerinin ortaya çıkması veya antivirüs laboratuvarının kendi araştırmaları ve bulguları so­nucunda mümkün olabilmektedir. Bu nedenle, yerel seviyede veya özel bir amaca/ kişiye/bilgisayara yönelik olarak üretilen ve dağıtılan zararlı kodun antivirüs yazı­lımları tarafından kolayca fark edilmesi ve engellenmesi beklenmemelidir. Ayrıca, hackerlarm uzaktan sisteme girmek ya da sistemde kalmak amacıyla kullandıkla­rı birkaç satır koddan oluşan küçük programcıklar (scriptler) ve bunların dosyalar üzerinde meydana getirmiş olduğu zararlar çoğu zaman antivirüs programları tara­fından tespit edilememektedir.
            Virüs ve benzeri kötü niyetli kodların sistem dosyaları üzerinde yapmış olduğu de­ğişikliklerin tespit edilmesi için kullanılan yöntemlerin en başında kıyaslama tekniği gelmektedir. İşletim sistemi ve servis paketlerinde bulunan dosyalar, belirli bir dosya bütünlüğüne sahiptirler ve her kurulumda farklılık göstermezler. Bu nedenle, analiz aşamasında üzerinde işlem yapılmamış bir sistemin dosyaları ile şüphe duyulan sistem dosyaları karşılaştırılarak sonuca ulaşmak mümkündür. Bilinen dosyalar üzerinde de­ğişikliğin olup olmadığını anlamak için kullanılan yöntemlerden bir diğeri ise hash veritabanı oluşturulması ve hash değerlerinin karşılaştırılmasıdır. Sistem dosyalarının hash değerleri, herhangi bir güncellemenin olmadığı normal şartlarda değişken değil­dir. Bu nedenle, orijinal sistem dosyalarına ait hash değerleri ile şüpheli sistem üzerin­deki dosyalara ait hash değerlerinin karşılaştırılmasıyla da sonuca ulaşılabilmektedir.

            Daha çok kurumsal yapılarda tercih edilen, ana bilgisayarlar üzerinde meydana ge­len her türlü dosya değişikliğini takip eden ve dosya bütünlüğünü kontrol ederek aynı zamanda kaydını tutan yazılımlar (Tripwire gibi) bulunmaktadır. Dosya bü­tünlüğünü kontrol eden yazılımlar, dosyanın kim tarafından değiştirildiği, değişik­liğin öncesinde ve sonrasında hangi işlemlerin yapıldığı ve ne zaman değiştirildiği hakkında detaylı bilgi sunarlar. Bu tür yazılımların kayıtlarında yer alan bilgiler de adli bilişim uzmanlarına yol gösteren en önemli kaynaklardır. Fakat dosya bütünlü­ğünü kontrol eden yazılımların da dosya analizi esnasında yanıltıcı bilgi vermeleri söz konusu olabilmektedir. Örneğin, rootkitler dosya bütünlüğüne yönelik olarak meydana getirdiği zararları sistem üzerinde tanımlı en yetkili kullanıcının yetkileri­ni kullanarak oluştururlar. Dolayısıyla dosyalar üzerinde yapılan değişiklikler sistem yöneticisi tarafından bilinçli olarak oluşturulmuş gibi görülebilmektedir. O yüzden, zararlı kodların aktif hale gelme tarzı ve verebileceği zararların tümü göz önünde tutulmalı, dosyalar üzerinde meydana gelen değişiklikler öncesinde ve sonrasında yapılan işlemlerle birlikte detaylı olarak irdelenmelidir.(5 http://www.tripwire.com/it-compliance-products/te/capabilities/)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder